MADENCİLİK SEKTÖRÜ HAKKINDA GENEL BİLGİLER

İnsan hayatında çok önemli bir yeri olan madencilik, İlk Çağ’da basit taş objelerden başlayıp günümüze kadar yapıla gelmiştir. Tarih boyunca ülke ve toplumların güçlü ve gelişmiş hale gelmesinde önemli rol oynayan faktörlerden biri olmuştur. Madencilik, tarım ile birlikte insanların ham madde ihtiyaçlarını sağladıkları iki temel üretim alanından birisidir. Günümüzde madencilik “Sürdürülebilirlik” anlayışı çerçevesinde ÇEVRE ve TOPLUM ile uyumlu şekilde yapılmaktadır. Stratejik olarak son derece önem taşıyan enerji ham maddelerine, değerli metal kaynaklarına ve sanayi sektörünün temel ham maddelerine ulaşmanın tek yolu olması nedeniyle, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomiler için yüksek bir öneme sahiptir. Sektörler arasında en yüksek katma değer ve istihdam yaratma kapasitesine sahip olan madencilik yatırımları, genellikle kırsal alanlarda gerçekleştirildiği için kentlere olan düzensiz göçü de önlemekte ve sosyo-ekonomik dengeleri sağlamaya da katkı sağlayarak bölgesel kalkınmayı desteklemektedir. Bu nedenle gelişmiş ülkeler madenciliğe özel bir önem vermektedir. Doğru plan ve politikaların takip edilmesi sonucunda madencilik sektörünün ülke ekonomisi için büyük bir itici güç olduğu görülmektedir.

DÜNYADA MADENCİLİK

Dünya maden rezervlerinde önemli payları olan ve üretiminde de başrole oynayan ülkeler; ABD, Çin, Güney Afrika, Kanada, Avustralya ve Rusya’dır. Bunun yanı sıra, temel enerji kaynakları sayılan petrol ve doğal gaz üretiminde Suudi Arabistan, B.A.E., İran, Rusya, Venezuela ve Meksika ile Orta Asya’daki Türki Cumhuriyetler önemli rezervlere sahiptir. Dünya ticaretinde madencilik ürünleri arasında ihracat değerlerine göre demir dışı metaller (krom, bakır, çinko vb..) ve endüstriyel mineraller önemli yere sahiptir. Madencilik sektörü birçok endüstrinin hammadde tedarikçisi konumunda olması sebebiyle küresel ekonominin temel taşlarından biridir. Örneğin dünya ekonomisinin lokomotifi konumundaki ABD’de maden ve madenciliğe dayalı sanayilerin toplam üretimi 27,6 milyar dolar olup ABD ekonomisine sağladığı toplam katma değer 2,28 trilyon dolara kadar ulaşmaktadır. Yine dünya madenciliğinde önemli bir yeri olan Kanada’da ise toplam madencilik üretimi 2009 yılında 45,3 milyar dolar civarında olup, sektörden elde edilen vergi geliri ise yıllık 13,5 milyar dolar civarındadır. Madencilik sektörüne yatırımcıların ilgisi de her geçen gün artmaktadır. Maden arama faaliyetlerine en çok yatırım yapan ülkelerin başında Kanada, Avustralya ve ABD gelmektedir. Söz konusu ülkeler toplam arama bütçesinin yaklaşık %69’una tekabül eden 12,6 milyar USD değerinde harcama gerçekleştirmektedir. Maden fiyatları, metal ve mineral pazarlarındaki arz ve talebe dayalı olarak dönemsel şekilde iniş ve çıkışlarla hareket etmektedir. 2001’den beri özellikle Çin, Brezilya ve Hindistan gibi büyümekte olan ekonomilerdeki yüksek talep düzeyleri, küresel madencilik endüstrisinin yoğun büyüme sürecinin arkasındaki itici güç olmuştur. Bu güçlü talep artışına dayalı olarak metal fiyatlarında da 2002–2008 yılları arasındaki önemli artışlar gerçekleşmiştir.  Bütün bu olumlu gelişmeler 2008 yılı sonlarına doğru etkisini artıran küresel kriz nedeniyle durma noktasına gelirken, 2009 yılından itibaren dünya ekonomisinin düzelme hızına ve talebin artmasına bağlı olarak sektörün tekrar bir düzelme sürecine girdiği gözlemlenmektedir. Günümüzde, dünyada yıllık 1,5 trilyon USD değerinde 10 milyar tonun üzerinde maden üretilmektedir. Bu rakamın %75’i enerji ham maddeleri, %10’u metalik madenler ve %15’i endüstriyel ham madde üretimine aittir. Bu kapsamda verilen değerlerden madencilik endüstrisinin dünya ekonomisi için ne kadar önemli olduğu görülmektedir.

Sanayileşmiş ülkelerin Dünya nüfus oranlarına göre başlıca madenlerdeki genel üretim oranlarına aşağıdaki tabloda yer verilmektedir:

Günlük yaşantımızda kullandığımız birçok metanın ham maddesi madencilikten temin edilmektedir. Aşağıdaki örnekler, madenciliğin önemini vurgulamaları açısından önemlidir:

Ortalama bir konut için 400 ton,

1 km otoyol için 30.000 ton,

Orta büyüklükte bir okul / hastane için 30.000 ton, 2

5-30 bin kişi kapasiteli bir stadyum için 300.000 ton agrega gereklidir.

Bir başka örnek olarak, bir otomobilin üretilebilmesi için 5 ton maden tüketilmesi gerekir.

Bu kapsamda gerek üretim ve tüketim, gerekse de istihdam verileri açısından ciddi bir potansiyele sahip sektöre özel bir hassasiyetle yaklaşılması, tüm ülkeler açısından büyük önem arz etmektedir.

(Kaynak: TBMM Araştırma Komisyonu Raporu, Mayıs 2010, sayfa 228,229,282,283).

TÜRKİYE MADENCİLİK SEKTÖRÜ

Ülkemizin jeolojik yapısı, etkisi altında kalmış olduğu aktif ve yoğun tektonizma nedeniyle çeşit bakımından fazla sayıda, ancak rezerv bakımından genelde dünya ölçeğine göre daha küçük boyutlu maden oluşumları sunmaktadır. Günümüzde dünyada yaklaşık 90 çeşit madenin üretimi yapılmakta, ülkemizde ise bunlardan 60 civarında maden türü üretilmektedir. MTA verilerine göre, dünyada 132 ülke arasında toplam maden üretim değeri itibarıyla 28’inci sırada yer alan ülkemiz, maden çeşitliliği açısından ise 10’uncu sırada bulunmaktadır.

Başta endüstriyel ham maddeler olmak üzere, bazı metalik madenler (krom, demir, bakır, çinko), linyit kömürü ve jeotermal kaynaklar gibi enerji ham maddeleri açısından ülkemiz zengindir. Dünya endüstriyel ham madde rezervlerinin % 2,5’i; kömür rezervlerinin % 1’i; jeotermal potansiyelinin % 0,8’i ve metalik maden rezervlerinin % 0,4’ü ülkemizde bulunmaktadır. En önemli maden rezervlerimiz ise dünya rezervlerinin % 72’sini oluşturan bor mineralleri almaktadır. Ancak, bor ve diğer birkaç maden dışında dünya ölçeğindeki rezervlerimiz kısıtlıdır.

Dünyada üretimi ve ticareti yapılan 90 çeşit maden ve mineralden 13’ünün ekonomik ölçekteki varlığı ülkemizde henüz saptanamamıştır. Ülkemiz 50 çeşit madende kısmen yeterli kaynaklara sahipken, 27 maden ve mineralin günümüzde bilinen rezervleri ve kaliteleri, ekonomik madencilik için yetersizdir. Ülkemizin, maden kaynakları ve çeşitliliği bakımından “kendi kendine kısmen yeterli” olan ülkeler arasında yer aldığı söylenebilir.

DÜNYADA ve TÜRKİYE’DE ALTIN MADENCİLİĞİ

Genel Bilgiler

Altın, çok eski çağlardan bu yana sahip olduğu temel işlevleriyle en gözde metallerden birisi olmuştur. Altının bu önemli işlevlerini, ziynet eşyası olarak kullanımı, servet biriktirme ve değişim aracı oluşu, kolay işlenebilme özelliği, dayanıklılığı ve pek çok endüstri dalında (elektronik, uzay ve havacılık teknolojisi, tıp, dişçilik, dekorasyon ve mühendislik sektörlerinde) yaygın kullanımı teşkil etmektedir. Dünyada üretilen altının %43’ü mücevher, %15’i altın para, %37’si elektronik ve %5 dişçilik alanlarında kullanılmaktadır. Dünya toplam işletilebilir altın rezervi 56.000 tondur. Rezervin yaklaşık %50’ye yakını dünya altın üretiminde ilk sıralarda yer alan G. Afrika, ABD, Çin, Avustralya, Kanada ve Peru arasında paylaşılmaktadır. Dünya altın üretimi USGS tahminlerine göre 3.000 ton civarında (2015) olup bu üretimin %51’i bu altı ülkede yapılmaktadır. 2002 yılından itibaren altın üretimindeki kesintisiz artış, 2013 yılında yerini durgunluğa ve 2014 yılının ilk üç çeyreği itibariyle, toplam altın arzı bir önceki yılın dönemine kıyasla %0,1 azalarak 3.147 tona gerilemiştir. Söz konusu dönemde toplam altın talebi ise bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla %7,7 artarak 2.958 tona yükselmiştir. 2014 Yılı’nın üçüncü çeyreğinde Hindistan (%39) ve ABD’nin (%3) tüketici taleplerinde artışlar yaşanırken; Çin (%-37), Türkiye (%-13) ve Endonezya’nın (%-45), altın taleplerinde düşüşler kaydedilmiştir. Söz konusu dönemde, piyasadaki altının yaklaşık 1/4’i geri dönüşümle, kalan kısmı ise maden üretimiyle sağlanmıştır. Ülkemizde bilinen ve arama çalışmaları süren altın yatakları Ege, Doğu Karadeniz, İç Batı Anadolu (Kaymaz) ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmaktadır. Halen üretime hazır olan altın yataklarımızda 1 tonda 1,2 gr ile 12,65 gr arasında değişen miktarlarda altın bulunmaktadır. Buna göre işletilebilir altın rezervimiz metal bazında toplam 840 tondur. Jeolojik yapısı ve dünyadaki altın oluşum modellerine dayanılarak yapılan hesaplamaya göre Türkiye altın potansiyelinin 6.000-7.000 ton olduğu tahmin edilmektedir. Halen ülkemizde 2017 yılı itibarıyla 13 adet altın madeni işletmesi aktif durumdadır.  2017 yılı toplam üretimi 21 ton (metal altın olarak) seviyesinde olup; 2001 yılından 2017’ye kadar geçen 17 yılda toplam 273 ton altın üretimi gerçekleştirilmiş ve devlete 55 ton altına eş değer vergi ödenmiştir. Ülkemiz dünya altın talebinde beşinci sırada yer almaktadır. 2008 yılına kadar yılda 200 tondan fazla altın ithal edilmekte, bunun tahmini olarak yarısına yakın bir kısmı işlendikten sonra mücevherat biçiminde ihraç edilmektedir. Ülkemiz, altın takı üretiminde Hindistan’ın ardından ikinci sırada yer almaktadır. Türkiye’nin altın ithalatı 2007 yılında 231 ton, 2008 yılında 166 ton, 2009 yılında 37 ton ve 2010 yılında da 42 ton, 2011 yılında 79,7 ton, 2012 yılında 157,63 ton, 2013 yılında 302 ton ve 2014 yılında 131 ton (2015 ithalat verisi eksik), geçmiş 20 yıl içerisinde toplam 3215 ton olarak gerçekleşmiştir. Altın fiyatlarının 2009 ve 2010 yıllarında aşırı derecede yükselmesi nedeniyle altın ithalatında önemli miktarda azalma olmuş ve ihtiyaç yurt içinden “yastık altı altın” olarak tabir edilen hurda kullanımından karşılanmıştır. Kamuoyunda altın arama ve işletme faaliyetlerine karşı, özellikle siyanür kullanımına ilişkin bir hassasiyet bulunmaktadır. Ancak, günümüzde altın madenciliğinde siyanür, arama aşamalarının hiçbir kademesinde kullanılmamaktadır. Kömür, bakır, demir, bor, vs. madenler nasıl aranıyorsa altın da benzer yöntemlerle aranmaktadır. Altın madenciliğinde siyanür, ocaktan çıkartılan tüvenan cevherden metal altının kazanımı aşamasında ve Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) izinleri kapsamında her türlü güvenlik tedbirleri alınarak yapılmış olan kapalı tesislerde kullanılmaktadır. Bu nedenle kullanılan siyanürün doğa ve insanla teması olmamaktadır. Bu güne kadar altın madeni işletmeciliğinde insan ve canlı varlığı açısından tehlikeli bir durumla karşılaşılmamıştır. Dünya genelinde yılda yaklaşık 1,5 milyon ton siyanür tüketilmektedir. Bunun %18’i (270.000 ton) madencilik sektöründe, geri kalan %82’si ise tekstil, sentetik kumaş, naylon, kauçuk, oto lastiği, metal işleme-çelik sertleştirme elektro kaplama, galvanizleme, kuyumculuk ve mücevherat, ilaç sanayi, haşere ve böcek zararlıları ile mücadelede, çivit imali, optik parlatıcılar ve fotoğrafçılıkta kullanılmaktadır. Dünyadaki altın üretiminin %85’i de siyanürlü yöntem ile yapılmaktadır. Türkiye’de ise yılda 300.000 ton siyanür ithalatı olup bunun sadece 4-5 bin tonluk (%1,5) kısmı altın madenciliğinde kullanılmaktadır.

Altın Üretimi ve Kullanımı

Dünyada halen 900’ün üstünde altın-gümüş madeni işletilmektedir.  Dünyada altın üretimi 2011 yılında yaklaşık 2800 ton olarak gerçekleşmiştir.  Dünya altın üretiminde %13’lük oran ile Çin birinci, %10’luk oranla Avustralya ikinci, %9 oranla ABD üçüncü sırada yer almaktadır.  Bunları %8 oran ile Rusya ve G. Afrika izlemektedir.  Dünya tüketimi üretimin üstünde olduğundan talep açığı bulunmaktadır.  Türkiye 2010 verilerine göre dünyada altın üretiminde sıralamalarda yer almazken, kişi başına altın satın almada dünyada 3. sırayı almaktadır.  Bunun yanında Türk kuyumculuk sektörü Hindistan’dan sonra dünyada ikinci sırada yer almış ve 70 ülkeye yılda 1,5 milyar ABD Doları ihracat gerçekleştirmiştir.  Türkiye 2012 yılında 29,5 ton altın üretmiş ve talebi karşılamak üzere 120 ton altın ithalatı yapılmıştır.

Ülkemizde geleneksel olarak altın takı ve ekonomik tasarruf aracı olarak kullanılmaktadır.  Üstün elektriksel iletkenliği, kolayca şekillendirilebilmesi ve korozyona karşı dayanıklılığı, altının, bilgisayar, telefon ve ev cihazları gibi geniş bir yelpazede kullanılmasını sağlamaktadır.  Altın son derece yüksek yansıtma gücüne sahiptir ve uzay araçları ve uyduların güneş radyasyonundan korunması için kalkan olarak ve ışık enerjisinin odaklanması için endüstriyel ve medikal lazerlerde altın kaplamalı yansıtıcılar olarak güvenle kullanılmaktadır.  Altın biyolojik olarak aktif olmadığı için, medikal araştırmalar için önemlidir.  Altının bazı kullanım alanları aşağıda belirtilmiştir.

Elektronik ve Telekomünikasyon: Altının en önemli kullanımı, devreleri yarı iletkenlere bağlayan ince tel veya elektronik ve telekomünikasyon sistemlerinde kullanılan bilgisayarların “beyni”dir.  Altının elektronik ve telekomünikasyonda uygulamalarının bazıları aşağıda belirtilmiştir;

  • Bilgisayarlar / yarı iletkenler
  • Motorlu tekerlekli sandalyeler
  • Uzay araçları
  • Telefonlar ve duvar soketleri
  • Televizyonlar ve video göstericiler

Tıp ve Sağlık: Altın, toksik olmadığı ve biyolojik olarak tehlikesiz olduğundan dolayı modern tıp için çok değerlidir; elektriğin en etkin iletkenlerinden biri ve yoğunluğu sayesinde elektron mikroskobu altında görülebilir.  Altın hemen hemen tahrip edilemez olsa da, yumuşak bir metaldir ve çalışılması, şekil verilmesi, yassılaştırılması ve mikroskobik liflere ayrılması çok kolaydır.  Altının tıp ve sağlık hizmetlerinde kullanımı aşağıdaki şekildedir;

  • Dişçilik
  • Göz Ameliyatları
  • Lazerler

Mücevherat: Altın yukarıda listelenen endüstriyel kullanımlarının yanı sıra, insanların finansal güvenliğinde de önemli rol oynar.  Altın hediyeler, özel günlerde insanları bir araya getiren, duygusal olaylarda değerli hediyeler olarak sosyal hayatta önemli yer tutar.  Altının mücevherat olarak süs eşyası şeklinde kullanımının 6.000 yıldan fazla bir geçmişi vardır.  Altının mücevherat olarak kullanıldığı en eski tarih, Fırat ve Dicle Irmakları arasındaki verimli topraklarda M.Ö. 4.000 yıllarında gelişmekte olan Sümer Uygarlığına kadar uzanır.

Ekonomik Araç: Uluslararası finans sisteminin temeli olmamasına rağmen altın hala birçok merkez bankası tarafından önemli bir rezerv değeri olarak kullanılır.  Paradan farklı olarak altının değeri, o ülkenin ekonomik politikalarından veya o ülkedeki enflasyondan etkilenmez.

Gümüş Kullanımı

Gümüşün de altın gibi geniş bir kullanım alanı mevcuttur.  Gümüş madeni para yapımında kullanılan en eski malzemelerden biridir.  Romalılar gümüşü bu şekilde M.Ö. 269 yılı gibi erken bir zamanda kullanmışlardır.  Gümüş iyi bir elektriksel iletken olduğundan, şalterler, bağlantılar ve sigortalar gibi birçok elektrik uygulamasında kullanılmaktadır.  Gümüş, korozyona uğramadığı için ve korozyon yangına sebep olabilecek aşırı ısınmaya yol açtığı için ev içi şalter kontaklarında kullanılır.  Gümüşün kararması, elektriksel iletkenliğini engellememektedir.  Hemen hemen her türlü elektrikli alet, kontak, şalter, mikrodalga fırın, bulaşık makinesi, televizyon, oyuncak ve her bilgisayar gümüş içerir.  Gümüş ısı için de mükemmel bir iletkendir, bu yüzden kullanımlarından biri de arabaların arka cam buz çözücüleridir.  İnce seramik ve gümüş hatlar ısıyı cama iletir, buzu ve yoğunlaşmayı temizler.  Gümüş, aynalarda cam ve diğer malzemeler için bir kaplama malzemesi olarak kullanılır.  Metaller gümüşle galvanizleme adı verilen bir süreçle kaplanır.  Gümüşün sağlık sektöründe de birçok farklı kullanımı mevcuttur.  Örneğin, gümüş sülfadiazin yanıkları iyileştirmek için kullanılan çok kuvvetli bir bileşiktir ve bazen diş dolgularında da kullanılabilmektedir.  Gümüşün en yaygın kullanımlarından biri de fotoğraf kâğıdı ve filmidir.  Bir ons gümüşle yaklaşık 5.000 adet renkli fotoğraf çekilebilir.

ÜLKEMİZDE    DEĞERLİ METAL KULLANIMI:

Altının dünyada ve ülkemizde kullanıldığı alanlar; kuyumculuk, altın kaplama, süsleme, elektrik/elektronik, diş hekimliği, dekoratif kullanım, madalya yapımı, resmi para ve külçe stoklarıdır.  Ayrıca gümüş, platin ve paladyum gibi metallerle alaşım halinde uzay endüstrisinde, tekstil sanayinde altın tel ve iplik yapımında ve kimya endüstrisinde paslanmaya dayanıklı alet yapımında kullanılmaktadır.  Geniş bir kullanım alanı olması ve değerli metaller sınıfında bulunması sebebi ile altına olan talep her zaman yüksek olmuştur.  Stratejik önemi açısından merkez bankaları özellikle T.C. Merkez Bankası altın rezervlerini arttırmaktadır.  Dünyada altın üretiminde Çin ilk sırayı almaktadır.  2011 verilerine göre Çin 351 ton altın ile birinci, Avustralya 258 ton altın üretimi ile ikinci, ABD 232 ton altın üretimi ile üçüncü sırada yer almıştır.  2011 yılında dünyada altın üretimi 2 bin 800 ton olarak gerçekleşmiştir.  Aynı yıl dünya altın talebi 4 bin 500 ton iken, aradaki fark hurda altından karşılanmıştır.  Türkiye’de son yıllarda altın madenciliğine yapılan yatırımlar neticesinde altın üretimi her geçen yıl artmış olup, 2012 yılında yaklaşık 1,7 milyar dolar değerinde 29,5 ton altın üretimi gerçekleştirilmiştir.  Ülkemiz dünya pazarı içinde işlenmemiş altın ithalatı ve işlenmiş altın ihracatı içinde önemli bir yer tutmaktadır.  İstanbul Altın Borsası verilerine göre 2012 yılında 120 ton işlenmemiş altın ithalatı yapılmıştır.  Buna karşılık işlenmiş altın ihracatı 2011 yılı için 55 ton olarak gerçekleşmiştir.  Türkiye’nin işlenmiş altın ihracatının geleneksel pazarları Birleşik Arap Emirlikleri, İsviçre ve İngiltere’dir.  Bunlar içinde en fazla ihracat İsviçre’ye yapılmıştır.  İşlenmiş altın ihracatında ülkemiz 2012 yılında Hindistan’dan sonra ikinci sırada yer almıştır.  Dünya ülkelerinde bankaların altın rezervleri açısından (Eylül 2012 itibari ile) %77 ABD ve %74 ile Almanya ilk sıralarda yer alırken Türkiye %15 rezervi ile 18. sıradadır.  Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de yer altı zenginliklerinin işletilmesi, sanayinin gelişimi, istihdam imkânları açısından oldukça önemlidir.